Ruh, bizi diğer canlılardan ayıran, insan olma özelliklerimizi içerisinde barındıran metafizik (fizik ötesi) bir enerji formudur. Ruh, insan bilincinin bir öğesidir. İnsan bilincini oluşturan diğer unsurlarla çift yönlü etkileşim halindedir. Ruh, fiziksel ortamdan elde ettiği bilgilerle metafizik bir hafıza olma özelliğinin yanında, sahip olduğu programı sayesinde fiziksel ortama müdahale edebilme özelliğine de sahiptir.
Derin düşünce, bilinçaltı, duygu, düşünce, fikir, yoğun olarak ruhun etkisi altındadır. İnsanın sahip olduğu hayal gücü, yaratıcılık, duygularımız, düşüncelerimizin çıkış kaynağı ruhtur. Ruh fiziksel ortamdan elde ettiği bilgileri hem depolar, hem de bu bilgileri kendi programıyla harmanlayarak bilinçaltımız, duygularımız ve düşüncelerimizle etkileşime sokar. Fiziksel ortamla sürekli etkileşim halindedir. Bilinç, insan vücudunda beyinde yer alır. Ruh da insan bilincinin bir öğesi olduğundan o da beyinde yer alır. Ruhun insan vücuduna yerleşme süreci anne karnındaki bebeğin ilk kalp atışıyla başlar. Anne karnındaki ceninin ilk kalp atışları başladığında bu kalp atışları bir sinyal olarak metafizik ortama iletilir. Metafizik ortamda, bir bebeğin oluşma sürecinin başladığının bilgisi alındığında, ruhlar odasından bir ruh, iki melek eşliğinde fiziksel ortama salınır. Ceninin kalp atışlarından gelen sinyali takip eden melekler, ceninin beyin gelişimi başlamadan önce ruhu ceninin beynine yerleştirirler. Ceninin beyin gelişimi ruhuyla beraber olur. Ruh ile beraber metafizik ortamdan fiziksel ortama gelen iki melek kişinin beyin ölümü gerçekleşene kadar kişinin sürekli yanında bulunurlar. Kişinin fiziksel olarak beyin ölümü gerçekleştiğinde, bilinci de kaybolacaktır. Bilinçle irtibatı kesilen ruhun artık evine dönme zamanı gelmiştir. Ruhu bedenden ayırma işlemini Azrail isimli bir melek gerçekleştirir. Ruh insan bilincine ilk girdiğinde şekilsiz sade bir biçimdedir. Üzerinde sadece insan olma özelliklerini taşıyan bir program mevcuttur. Bu program sayesinde hem bilinç hem de beyin programlanır. Bilince yerleşen ruh, dna programındaki bilgileri çağırır ve üzerine kopyalar. Ruh bu işlemden sonra şekillenmeye başlar. Sahip olduğu insanın kişilik özelliklerini hafızasına kaydeder. İnsanın yaşantısı boyunca ruh şekillenmeye devam eder. İnsanın fiziksel olarak iki şeyden etkilenir. Dna programındaki kişilik özellikleri (kişisel program) ve yaşantısı boyunca algıladıkları yani çevresel faktörler. Çevresel faktörler sonucunda edindiğimiz huylarımız, kişisel programımıza kaydedilir. Kişisel programımızdaki bilgilerimiz ruhumuza aynen kopyalanır. Ruhla beraber gelen iki meleğin ruha eşlik etmesinin yanında bir görevi daha vardır. İnsanın yaşantısı boyunca sergilediği davranışlarının kaydını tutmak. Aslında normal bir canlı için bu kaydın bir önemi yoktur. Ancak insana bir ayrıcalık olarak bahşedilen ruhun yetkileri ve üstünlükleri çok olmakla beraber, sorumlulukları da çoktur. Bu sorumluluk ruhun,Tanrı’nın bir parçası olmasından dolayıdır. Günlük hayatımızda bile bir kişinin yetkileri ne kadar çoksa o oranda sorumlukları da çoktur. Tanrı kendi özelliklerine sahip bir canlının kendisini utandırmasını istemez. O yüzden her devirde insanlara uyarıcılar (peygamberler) göndermiştir.