Bu sefer bayrağını çekmiş vapur Bizim Karadeniz'e gider. Beni alıp götürmese de Alır düşüncemi çocukluğuma götürür Çocukluğumun memleketine. Kıyıcığında doğmuşum Kastamonu'nun Fener fener bilirim Karadeniz'i. Kahrını çekmişim yıldızının poyrazının Ecel terleri dökmüşüm karayelinde. Kim bilir ne haldedir Benim frengisiyle meşhur memleketim Şimdi ne halde ? Ekmekleri mısır bazlaması mı Bulgurlu mancar mı hâlâ bayram yemekleri ? Çok sıkıntı çektik Seferberlik'te Çok mısır koçanı yedik vesikalı; Bu sefer de vesikasiz yemişler Gazsız sabunsuz kalmışlar. Kim gider kim sorar hallerini ? Bilirim ne vapurun büyükleri uğrar Ne insanların büyükleri; Memurlar gelir ufak tefek Büyüyünce giderler. Balıklardan bile hamsiler vurur Vursa vursa karaya.
Göremedik sıkıntısız yaşandığını Rahatın şiirini yazamadık Ne kadar uzak Heveslerimle içli dişli yaşamak Üzmek hastalıklı şiirlerle Eşimi dostumu; Mezar taşları kadar ölçülü Beyitler düzmek boy boy. İçliyimdir herkes kadar Düşündürür beni de şu gökyüzü Kuş cıvıltısı nar çiçegi... Geçtik bir kalem üzerinden. Huyumdan ettiniz Cibali Kızları Sekiz düğününden önce Penceremin altından geçenler Saçları dağınık gözleri uykulu Çoraba tütüne gidenler Beni huyumdan ettiniz! Yorgun gözlerinizdeki acıyı Dert edindim kendime. Saçlarını tezgahına yolduranları Sıtma gebesi tazeleri görmeseydim Boşuna harcayacaktım sevgimi. Şimdi şu parmaklığın ötesinde kaldı Bütün çalışanlar; Teker teker sökülmüşüz toprağımızdan Havamızdan suyumuzdan olmuşuz. Yaşamaktayız aynı çatının altında Daha mahzun daha hesaplı. Rahat günlerin işçisi olacaktık Rahat günlerin şairi: Bir çift sözümüz vardı Nar çiçeği gül dalı üstüne Dudaklarımızda kaldı!