Bu kadar erken mi olacaktı hasatın gözlerimle mi sulayacaktım seni Ektiğimi değil hasreti biçtim tattırma bana sensizlik şarabını Ben senin için cennet şarabından geçtim.. Güneş olursun belki sonsuzluğuma açan Bense kanadı kırık bir kuş sana doğru bıkmadan uçan.. Hatıraları boynu bükük bıraktın hepsi anadan üryan..
Yapma bana bu hainliği beni sensiz bırakma.. Boğma beni yalnızlığa kırılan düşlerimle vurma sırtımdan.. Bak titriyor ellerim dudaklarımda dudaklarının ıslaklığı hala Yoktur tanrının bile hakkı gözlerim de ki seni almaya Beni sensiz bırakmaya
Altın’dan topraktı sanki yer yüzü ekinim.. Bir Azrail belasıdır ki sardı bütün hasadı.. şimdi bakıyorum da ne sarılığı kaldı ne de toprağı.. sanki zindan bu yer-gök bana.. gülümsüyorum sana her sabah güneşin doğuşunda ve ellerini tutup ağlıyorum her akşam gün batımında.. geçer diyorlar ama yalan! Sadece alışıyor insan yokluğa.. ve sadece sürükleniyor büyük bir boşlukta oradan oraya.. gözyaşlarımı yüreğime akıtırken bekliyorum tanrım! Daha ne kadar var vuslata…
Geberik Bir Sevda
Geberik bir sevdaya kalp masajı yapmaktı benimkisi Kanı çekilmiş buz kesmiş dudaklara hayat öpücüğü kondurmak Meğer ne zormuş öldüğünü kabullenebilmek Artık var olmayacağını bilmek.. Kendi ellerimle seni yüreğime diri diri gömmek..
Gittin..
Bir garip sevda peşinde bıraktığın ayak izlerinde ihanet var.. Ardından ağlıyor geride kalan bütün köşe başları bütün sokaklar.. Yalana mağlup olmuş doğrular Yeni çiçek açmış kiraz ağaçlarımın dallarını kopartmış haylaz çocuklar
Bittin..
Her gecenin sabahında ve her sabahın gecesinde bir hüzün Katığım bir dal sigara demli bir çay Hani bekâr işi sabahtan kalanı ısıtılan.
Onur Katliamı
Sıcak bir oniki mayıs akşamıydı Fonda ilk kez dinlediğim arabesk bir şarkı Damarlarımda şarap gözlerimde buğu Yüreğimde bembeyaz bir kefen duruluğu Birşeyde kesin karara varmışım belli Artık sensiz devam edecek bu trenin yolculuğu Efsanevi bütünlükler istiyordun Bir Devrim.. İsteklerinin bizi baştan sona böldüğünü göremedin Ne senin suçların fazladır ne de benim Biz beraber kırdık kalemimizi Bizdik yine idam eden bizi.. Sen gözlerinden ve ellerinden bağladın ümitlerimizi Bende kırılan düşlerin keskin kenarlarıyla Gözümü kırpmadan vurdum boynunu öldürdüm hepsini.. Ve sıcak bir oniki mayıs akşamında Doğduğun gün terk ettim seni bıraktım yalnız başına Onurumu bıçakladım bağrından Diğer yüzümün onursuzluğumun arka sokaklarında Bir Cinayetin en canlı tanığı Bir yalanın pişmanlığı akıyor şakaklarımdan İki cinayet işledim kendime aldırış etmeden acımasızca Önce vurdum tekmeyi altında ki tabureye En sevdiğim kadınımın.. Ardından tenha bir köşede boğazladım şerefimi sevgimi.. Gelecek adına hayallerimi ve seni çalmıştı benden Mirza ve Elif'i henüz doğmadan yetim bırakan bir ideoloji..